14 Mayıs 2013 Salı

Balık Kokulu Pis Prens !



Her köpek egzersize ihtiyaç duyar. Bu egzersiz ihtiyacını karşılamanın en güzel biçimi köpeğinizle yürüyüş yapmaktır. Biz ailece haftaiçi her akşam, haftasonu ise gün içinde yürüyüş yaparız. Genellikle Yeşilköy sahilini tercih ederiz yürüyüşlerimizde. Bunun nedeni sahildeki yürüyüş yolunun trafiğe kapalı olması, Prensin sahilde özgürce koşabilmesi ve tabiki mis gibi deniz ve yosun kokusu...


Cavalier King Charles Spaniel ırkı değişik bir ırk. Bazı kaynaklara göre oyuncak köpek sınıfındalar, bazı kaynaklara göre ise onlar birer av köpeği ! İşte bu av köpeği özelliği bazen epeyce ağır basıyor Prens'in. Özellikle av köpekleri içgüdüleri gereği pisliğe ve leşe bulanmak isterler. Farklı kaynaklar bu içgüdüyü farklı nedenlere bağlıyorlar. Bana en mantıklı gelen neden ise köpeklerin avlanmadan önce kendi kokularından kurtulup avın kokusuna bulanma isteği.

Prens bugün maalesef bir pisliğe bulandı: Pisliğin adı ise "Balık Leşi" Yürüyüş tasmasız olunca haliyle özgürce koşup oynayabildiği gibi her türlü pisliğe ve kemiğe sınırsız erişimi oluyor :) Bazı köpekler sahiplerini adım adım takip ederken bazı köpekler sahiplerini biraz uzaktan takip ederler. İşte Prens uzaktan takip edenlerden... Aramıza epeyce mesafe koyduğu bir sırada sırtüstü yere yatıp sırtını, kulaklarını ve boynunu yere sürttüğünde başımıza geleni anlamıştık ! Prens pisliğe bulanıyordu. Yanımıza geldiğinde kendimizi bir an Kumkapı Balık Pazarı'nda sandık. Evet... Prens balık kokuyordu. Aslında bozuk balık kokuyordu üstelik bozuk balığın cinsi hamsiydi. Bu kadarla da bitmiyordu. Her yerine top şeklinde dikenler batmıştı Prens'in. Bu haliyle İngiltere Prensi'nden çok Balıkçı Kral'a benziyordu. Ama kuyruğu yine de havadaydı. Kokuyor olabilirdi, fakat asaletinden birşey kaybetmemişti. Hala burnuna mandal tıkayabilen fanatikleri tarafından sevilebilirdi belkide...

Eve dönüş yolumuzda arabanın tüm camlarını açtık. Belki de yine de arabanın içi oldukça uzun süre balık kokacak, kimbilir! Eve girmeden Prens'in üzerindeki bütün dikenleri ayıkladık. Eve girdiğimizde Prens'in halıya değmesine izin veremeden kucağımızda banyoya götürdük onu. Dikenleri ayıklarken Prens benim kucağımda durduğundan ben de balık kokuyordum. Eşim büyük bir fedakarlıkla Prens'i yıkayabileceğini söylediğinde banyonun yolunu tutmuştum bile...

Duştan çıktıktan sonra eşim Prens'i kuruturken ben de akşam yemeğini hazırladım. Saate baktığımda 22:00 ye geliyordu. Akşam yemeği için geç bir saatti, ancak yaptıklarımızı düşününce "buna da şükür" dedim kendi kendime.

Kıssadan hisse: Köpeğiniz, çocuğunuz, bebeğiniz, sırdaşınız, dostunuzdur. Ama herşeyden önce o bir köpektir. Leş gibi balık kokarak yanınıza geldiğinde ona karşı tebessüm edebilmeniz, eve gittiğinizde mideniz açlıktan zil çalarken onu yıkayabilme gücünü kendinizde bulmanızdır sizi onun sahibi, onu ise sizin köpeğiniz yapan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder