25 Temmuz 2014 Cuma

SOKAK KÖPEKLERİ(MİZ) VE ONLAR İÇİN YAPABİLECEKLERİMİZ ÜZERİNE – (1.BÖLÜM)

Kiminin uzaktan görse kaldırım değiştirdiği, kiminin uzaktan uzaktan sevdiği, kiminin sokakta görse sevmeden geçemediği... Türkiye’nin değişmeyen, değişmemesi gereken figürleri... Sokak köpekleri...
Dünyada benzeri azdır Türkiye’deki sokak köpeklerinin. Batı Avrupa ülkelerinde hemen hemen hiç göremezsiniz. Amerika’nın çoğu eyaletinde belediye ekiplerince toplatılırlar ve sonları genelde çok da mutlu bitmez. Türk’lerin tarihine baktığımızda 1800 lü yılların ortalarına kadar mutlu mesut yaşamışlardır. Sonra çeşitli dönemlerde fındık kabuğunu dolduramayacak sebeplerle toplatılıp maalesef katledilmişlerdir. Şu anda da kötü bir yasa tasarısı gündemde. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik öngören tasarıya göre toplatılıp “Doğal Parklara” gönderilmeleri tartışılıyor. Doğal Park denilen yerlerde en iyi ihtimalle kendi hallerine bırakılıp ölüme terk edilecekler. Böyle birşey mümkün olabilir mi? Olabilir. Tabi eğer halk olarak gereken tepkiyi göstermezsek! Şimdiye kadar gösterdik mi? Biraz. Yasa geri çekildi, düzeltileceği söyleniyor. Vs..vs..vs. Yasa ne şekilde çıkar bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa, o da sokak köpeklerimin hayatımda çok önemli bir yeri olduğu. Onlarsız yapamayacağım. “Sokak Hayvanları İçin Bir Kap Mama, Bir Kap Su” sloganını farkındalık yaratma adına beğensem de, aslında sokak hayvanları için çok daha fazlasını yapabileceğimizi biliyorum. Bu yazımı bana değer katan, beni olgunlaştıran tüm sokak köpeklerine ama özellikle Kezban, Maviş, Jackson ve Bogol’a ithaf ediyorum.
Başlangıç
Evimle işyeri servisimin beni aldığı durak arasında yaklaşık 3 km mesafe vardı; tam üç buçuk yıl boyunca her sabah ve her akşam bu yolu yürüdüm. Bir gün yolumun üzerinde bekleyen sokak köpeklerini fark ettim. Bir kangal kırması dişi (Kezban), bir beagle kırması (Bogol), bir safkan sakallı terrier (Jackson) ve bir Sibirya kurdu kırması (Maviş). Hepsi uyuyorlardı ve ben de usulca yanlarından geçtim. İkinci gün yine orada olduklarını görünce, üçüncü gün yanımda bir paket kuru mama ile yanlarında bitiverdim. Onları uyandırmamak için biraz uzaklarına döktüm mamayı. Akşam aynı yoldan geçtiğimde mamayı yememiş olduklarını gözlemledim. Aslında bu sonucu bekliyordum. Çoğu sokak köpeği kuru mamayı yemez. Kuru mama onların kültürlerinde yoktur. Yiyen köpekler elbette ki vardır, ancak genelde pek sevmezler. Ertesi sabah yaş mamayla beraber kuru mamayı karıştırıp verdim ve bu yöntem hemen meyvesini verdi. İştahla yediler ve kendi dünyalarına geri döndüler. Günler içerisinde iyice rutin bir hal aldı bu besleme ritüeli. Sabah bol miktarda mama, akşam bol miktarda su koyuyordum kaplarına. Artık alışveriş listemde yerleri vardı sokak köpeklerimin. Beni tanıyorlardı. Hatta beni gördükleri anda sevinçten üzerime atlıyorlardı. Yağmurluk benzeri kıyafetlerle gider olmuştum işyerine. En azından sevinçli köpeklerimin üzerimdeki hatıraları olan çamurlar yağmurlukta kalıyordu :) Yaklaşık 1 ay içerisinde mutlu bir köpek sürüm olmuştu. Zaten sitenin çarşısı içerisinde kaldıkları için sosyal hayvanlardı. Pastane çalışanları, kasap, köfteci ve pek çok dükkan sahibi tarafından seviliyorlardı ama nedense diğer insanlardan ayrı bir frekans yakalamıştık onlarla. Peki ne kadar zamanımı alıyordu onları beslemek ve sevmek? Fazla değil. En fazla günde 20 dakika. Nazım Hikmet, Saman Sarısı adlı şiirinde Abidin Dino’ya “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye sormuştu. Abidin Dino ise “Buna ne tuval yeter ne boya” cevabını vermişti Nazım’a. Benim için ise mutluluğun fotoğrafını çekmek için 4 sallanan kuyruk ve 20 dakika yeterliydi.

En saf duygusal banka hesabı
Duygusal banka hesabı kavramını duymuşsunuzdur. Duymayanlar için çok kısa bahsetmek gerekirse, “Hayatınızdaki tüm kişiler için o kişiye özel bir duygusal banka hesabınız vardır. Eğer bu hesaba yatırım yaparsanız, o zaman gerektiği zaman hesaptan çekim de yapabilirsiniz.” Genel kural şudur: Az yatırım yapıp çok çekemezsiniz. Karşılıklı güveni ve güveni oluşturan temel yatırımlardan bahseder bu kavram. Bir insana güven verirsen güven alırsın. Ama genelde verdiğin kadar alırsın.
İş özellikle sokak köpeklerine geldiğinde onların duygusal banka hesaplarının biraz farklı(!) işlediklerini görürüz. “Bana bir iyilik yap, ömür boyu benden iyilik al.” Ya da “Sana hayatım boyunca güvenmem için 5 dakika beraber yürümemiz yeterli.” 

Jackson çimin üzerinde uzanmış, kendisini sevmemi beklerken...

Kezban tüm çabalarıma rağmen kameraya bakmayı reddederken :)

Maviş kuru mamanın kokusunu incelerken :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder